[views]
Her birimiz, doğduğumuz andaki yaşam biçimlerini benimsemek üzere dünyaya gelmişiz gibi görünse de, büyüdükçe düşünmeye, düşündükçe sorgulamaya başladık ve hayatlarımızın, yaptığımız seçimlerle şekillendiğini artık biliyoruz.
Belki de çoğumuz binaların ortasında, şehir hayatında öğrendi nefes almayı, yemeyi, içmeyi ve tüm kişisel niteliklerimiz, bir parçası olduğumuz doğadan, aynı havayı soluduğumuz hayvanlardan uzakta oluşmaya başladı.
Kediden köpekten korkan, korktuğu için zulmeden veya halen avlanmak güdüsünden özgürleşemeyerek, bizim gibi aynı dünyaya gözlerini açmış birbirinden güzel hayvanları keyif ve güç uğruna öldürmeye, yemeye alışmış zihinlerin ortasına doğduk. Televizyonu açmayı öğrendiğinden beri insanlık, önce kendine, sonra varlığına, çevreye ve tüm doğal kaynaklara zarar vermek üzerine kurulu bir sistemin parçası haline gelmiştir.
Çocukluğunda zorla yedirilen hayvansal gıdalara ilk tepki olarak direndiğini kaç kişi hatırlıyor? Kurban bayramlarının acımasızlığında koyunların ipini kaçınız çözdü benim gibi? Evet insan her şeye alışıyor, hatta hayvansal ürünlerde bağımlılık yapan maddeler mevcut, ‘şunu yemeden yapamıyorum’ noktasına getirdiği de bir gerçek maalesef.
Fakat en saf ve temiz çocuk halimizin, gerçek doğamızın sesini dinlemeye kalktığımızda sanki bir şeyler yanlış demiyor mu sizce de? Doğal yaşama uzakta da olsak doğa ile her karşılaşmamızda, içimizde bir yer bize doğanın mucizevi kutsallığını muhakkak fısıldamıştır, o sesi duymaya itiraz etmediğimiz müddetçe.
Hepimiz, kendimizden başka her canlıya sevgi ve şefkatle yaklaşmamız, ağaçları, bitkileri, doğal kaynakları korumamız ve doğaya iyi davranmamız yönünde içsel bir bilişe sahibiz. Dünyevi görünenin ötesine geçmeye niyet ettiğimiz vakit, etik ve ahlaki değerlerimizle tanışır, vicdanımızın sesi ile karşılaşırız. Vicdan, insan olabilmenin özü, aklımızla kalbimizin ortak çalışma gücüdür.
Eski çağlardan beri türümüz pek çok kadim bilginin, kültür ve geleneklerin etkisinde kalarak, çeşitli iniş çıkışlar yaşayarak günümüze gelmiştir. Avcı-toplayıcılıktan, akıllı telefonlarımızla pek çok ihtiyacımızı giderebildiğimiz bir hale geldiğimizi düşünürsek, eskiden olduğu gibi avlanmamıza gerek olmadığını algılamak çok da zor olmasa gerek. Toprağın bize sunduğu sonsuz besin kaynaklarına ulaşmanın bu denli kolay olduğu yeni dünya düzeninde, herhangi bir canlının yaşam hakkını elinden alarak hem kendimize, hem de ekolojik sisteme verdiği zararları hesaba katmak gereken bilince varmak yükümlülüğündeyiz.
Vegan beslenmeyi seçmenin nedenlerini sıralamak gerekirse,
1-Vicdan – Canlı varlıklara zarar vermemek, yaşam haklarına saygı duymak
Bir ineğin veya koyunun gündelik yaşamda sıkça karşılaştığımız kediden veya köpekten daha değersiz olduğunu düşünmek, mantıksız bir yaklaşımdır. Tüm canlıların tek ihtiyacı sevgidir. Onları katletmek, hayvancılık sektörüne kurban etmek yerine onlarla dost olmayı, zaten toprağın bize verdiği besinlerle sağlıklı bir yaşamın mümkün olduğunu öğrenmek zorundayız.
2-Çevre – Doğal kaynakları bilinçsizce tüketmemek, ekolojik sistemi korumak
Dünyadaki tarım alanlarının %33’ünün yalnızca sektörün kurban ettiği hayvanlara yiyecek üretmek için kullanıldığı, hayvan çiftliklerinin hava kirliliği ve küresel ısınmaya ne denli olumsuz etkiler yarattığı, ve bu tesislerde ne kadar fazla su, toprak ve doğal kaynak tüketildiğini bilmek gereklidir.
3-Sağlık – Yanlış bilinenlerin yerine doğrularını öğrenmek, bedene iyi bakmak
Bedenimizin ihtiyacı olan vitamin, protein, karbonhidrat, yağ ve suyu doğa bize zaten sunarken, bu ihtiyaçların bize ulaşmasında yalnızca aracı olan canlıları özgür bırakarak da bu kaynaklara ulaşabiliyoruz. Sağlıklı gibi görünenin aksine hayvansal gıdalar, fiziksel bedenimiz için zararlıdır. Kalp, kolestrol, sinir hastalıkları, damar tıkanıklıkları, kemik erimesi, kanser gibi pek çok sağlık sorununa sebep olan öncelikle et tüketimi ve tüm hayvansal gıdalar ile beslenmeye alışmış olmamızdır.
4-Aura – Kişisel enerji alanımızı korumak, bilinç seviyemizi ve auramızı güçlü tutmak
Fiziksel bedenimiz gibi enerji bedenimize de iyi bakmak, içsel huzurumuzu besleyerek hayat akışımızı olumlu etkileyen bir tutumdur. Hayvanların etini yediğinizde onlarım tüm korku, acı hissiyatlarının düşük frekansını enerji bedeninize alırsınız. Veya bir ineğin yavrusu için yaptığı, ondan oldukça rahatsız edici şekilde ‘çalınarak’, raflardan önünüze gelmiş sütü içtiğinizde, artık olumsuz bir döngünün içindesinizdir ve bu da sizin titreşiminizi olumsuz etkileyecektir. Özellikle yoga ve meditasyon pratikleri ile ilgili iseniz bu kısım önemlidir, hepimiz bedenimizdeki enerji akışından sorumluyuz ve etkilenmemiş dahi görünsek, mutlaka bu seçimler bizi olumsuz duygudurumlara ve sonuçlara açık hale getirir.
5-Bilinç – Bilinç seviyemizi yükseltmek, insan türü evrimine katkı sağlamak
Takdir edersiniz ki, değişim ve dönüşüm kavramlarının daha sık karşımıza çıktığı, kitlesel uyanışların yaşandığı, küresel bir yenilenme sürecindeyiz. Ne düşündüğümüz, hayata nasıl baktığımız, ne yiyip ne içtiğimiz konusunda daha fazla sorgulayıcı olmaya meylettiğimiz dönemlere tanık oluyoruz. Yaşam biçimlerimizin, tutum ve davranışlarımızın kontrolünü ele alarak çok daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu olunabileceğini, bugünlerde örneklerle görüyoruz. Tarih boyunca insan türünün gelişimi sürmüştür, farklı bilinç seviyelerinden geçişlerde çeşitli gözle görülür değişimler yaşanmıştır. Kolaya kaçandan öte sorgulayan, daha iyisi ve doğrusunu seçen bir bilinç, düşük seviyeden çıkar, yüksek bilince doğru ilerler. Bize düşen, kolektif bilinç atakları ile bu gelişime katkı sağlamaktır.
Kimine göre veganlık, yerkürede bizimle birlikte yaşayan canlıların yaşam haklarını korumak adına, onları sömüren düzene karşı geliştirilmiş aktivist bir eylemdir. Elbette alışılmışın dışında seçimler yapmak ve başka bir düzene geçmek ilk etapta o kadar da kolay değildir, fakat bizi gerçek varlığımıza götürecek ve tekamüle ulaştıracak olan, bu gibi bencil ve duyarsız kişilik yapılarını geride bırakmamızdır.
Süregelen düzenlerin altüst olduğu, doğru bilinenlerin tersyüz edildiği, gerçek olana sorgulayarak, araştırarak, bilgi ve vicdan ile ulaşabildiğimiz bu dönemde, başka alternatifler aramak ve dünyayı iyileştirmek güdüsü ile hayatlarımızı sürdürmemiz dileğiyle.
Vegan Yaşama Şans Vermek